Bugün içinde yaşadığımız toplumun sorunlarını anlayabilmek ve bu sorunların kökenlerini kavrayabilmek için yakın Türkiye tarihi okuması fikriyle yola çıktık.

Düşüncelerimizi ve eylemlerimizi şekillendiren hakim anlatıları sorgulamak istiyoruz. Bu anlatılar hakkında farkındalık kazanmak ve böylece kendimize yeni bir ifade alanı yaratmak için tartışıyoruz, okuyoruz ve biraradayız.

Bizler hem kendi coğrafyamızda hem de dünyada varolan adaletsizliklere karşı sorumluluk duyuyor ve yaşamlarımızı bu bilinçle şekillendirmeye çalışıyoruz. Bu çabamızı paylaşmak ve bizimle benzer kaygıları olan insanlarla birarada olmak istiyoruz.

18 Temmuz 2007 Çarşamba

Dink ve Seropyan Davası

Bugün Şişli adliyesinde, bir demecinde 1915 olaylarını "soykırım" olarak niteleyen Hrant Dink'e bundan dolayı dava açıldığını Agos gazetesinde haber yaptıkları gerekçesiyle gazete yöneticileri Sarkis Seropyan ile Arat Dink'e 301. maddeden açılan davanın duruşması vardı. İmge ile oradaydık.

Pek bir kalabalık yoktu, sanıklar da duruşmaya iştirak etmediler. Olaysız geçen bir saatin ardından önce Baskın Oran binadan ayrıldı, bir on dakika sonra da Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin basın açıklaması yaptı (yukarıdaki fotoğrafı Çetin açıklamasını yaparken çektim). Çetin kabaca böyle bir suçun ("bir şeyin haberini yapma"nın yani) hiçbir kanunda olmadığını, ayrıca bu davaya yine Hrant Dink'in davalarına da bakmış olan hakimin (Metin Aydın) bakmasının sakıncalı olduğunu söyledi. Basın açıklamasının ardından gazetecilere dağıtılan mahkeme tutanağından bir tane de biz kaptık.

1 yorum:

nüketa dedi ki...

Benzer fikirlere sahip olduğumuzu kabul ederek söze başlıyorum. Bizim fikirlerimize benzemeyen ama metodolojik olarak saygı duyacağımız çalışmaların da, içinde bulunduğumuz koşulları algılamakta faydalı olacağını düşünüyorum. Hatta bir adım daha atıp, metodolojiyi de bir kenara bırakıp, eleştirdiğimiz bakış açıları nasıl oluşuyor, nerelere referans veriliyor, eğer ödenen bir diyetse ne için ödeniyor, diye görmemiz, yakından tanımamız gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü eleştirilerimin hedefine, hissettiğim yabancılık duygusuna, yabancı kalmayı seçtiğim için, onunla iletişime geçmeyi reddettiğim ya da yediremediğim için, o eleştiriler bir gölge olarak kalıyor. Neyin gölgesi olduğunu ayırt edemiyorum.
O zamanlarda tartışmak, karşı olduğum şeyleri kelimelerle didik didik etmek ve asıl sorunu ortaya çıkarmak bir ihtiyaca dönüşüyor.
Bunu yapamadığımda oradan buradan duyduklarını tekrarlayan bir papağan olma yolunda ciddi adımlarla ilerlediğimi hissediyorum.
Buradan hareketle ufak bir araştırma yaptım. Bizim gibi düşünmeyen bazı kitaplar buldum. Bunlardan da bazı örnekleri okumanın faydalı olacağına inanıyorum... Sözünü ettiğim çalışmalar, kendi aralarındaki en iyi örnekler olmayabilir. Yazarları hakkında neredeyse hiçbir bilgim yok. Ancak bir başlangıç noktası olarak değerlendirebiliriz.
İşte bazı linkler:
http://www.ideefixe.com/kitap/tanim.asp?sid=PX7YT2NOI131VEXZ7FSH
http://www.ideefixe.com/kitap/tanim.asp?sid=HBER5AJ7LM4M15PNDJNH
http://www.ideefixe.com/Kitap/tanim.asp?sid=PYZ8I22QPS2SN1OY7TNZ
http://www.ideefixe.com/Kitap/tanim.asp?sid=BR6H2SUCRE5E2ENYV22X
http://www.ideefixe.com/Kitap/tanim.asp?sid=P02J8JVSWM5MHYRS5NC0