Bugün içinde yaşadığımız toplumun sorunlarını anlayabilmek ve bu sorunların kökenlerini kavrayabilmek için yakın Türkiye tarihi okuması fikriyle yola çıktık.

Düşüncelerimizi ve eylemlerimizi şekillendiren hakim anlatıları sorgulamak istiyoruz. Bu anlatılar hakkında farkındalık kazanmak ve böylece kendimize yeni bir ifade alanı yaratmak için tartışıyoruz, okuyoruz ve biraradayız.

Bizler hem kendi coğrafyamızda hem de dünyada varolan adaletsizliklere karşı sorumluluk duyuyor ve yaşamlarımızı bu bilinçle şekillendirmeye çalışıyoruz. Bu çabamızı paylaşmak ve bizimle benzer kaygıları olan insanlarla birarada olmak istiyoruz.

1 Ekim 2007 Pazartesi

Hrant davasında savcılardan deliller saklanıyor

Fethiye Çetin'le bu röportajı Neşe Düzel yapmış, röportaj 1 Ekim tarihinde Radikal'de yayınlandı. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=234428

Hrant davasında savcılardan deliller saklanıyor

· Savcılar bilgilere ulaşamıyorlar. Delil gizleme çok önemli bir suçtur. Cinayetten sonra bütün görevlilere el çektirilmeliydi. Tüm kayıtlara, bilgilere el konulmalıydı. Zira deliller yok edildi
· Azmettirici Erhan Tuncel cinayetin ardından Trabzon Terörle Mücadele'ye çağırılıyor. 14 saat tutuluyor ve bırakılıyor. Telefonu inceleniyor. Polis, Tuncel'le 14 saat ne konuştu? Kaydı yok
· Siyasi irade kararlı olsa bu cinayet aydınlanır. Bu cinayet aydınlanırsa, Türkiye de aydınlanır. Çeteler ortaya çıkar. İşin üstüne başta hızla giden siyasi iktidar sonra geldi bir noktada durdu


NEDEN? Fethiye Çetin Yakın tarihin en önemli cinayetlerinden 'Hrant Dink cinayeti' davasının ikinci duruşması bugün yapılıyor. Dink'in avukatı Fethiye Çetin'e göre, dava baştan sona soru işaretiyle dolu. Sadece tetikçileri yakalanan cinayetin esas planlayıcılarına uzanılamıyor. Akbank'ın kamerasının cinayet sabahı yaptığı kayıtlar polise verildiği halde görüntüler ortada yok. Oysa görüntüler, Hrant Dink'i öldüren O.S.'ye o sabah orada kimlerin yardım ettiğini ortaya koyabilecekti. Ayrıca savcıların istediği belgeleri de polis ve jandarma ya eksik veriyor ya da hiç vermiyor. Cinayetten hemen sonra Trabzon Emniyeti'ne çağrılan 'cinayetin azmettiricisi' Erhan Tuncel'le polisin 14 saat ne konuştuğu da bilinmiyor. Sanki gizli bir el, cinayetle ilgili bütün önemli bilgilerin üstünü örtmeye çalışıyor. Fethiye Çetin, siyasi iradenin istemesi halinde cinayetin aydınlanabileceğini söylüyor. Ancak hükümet bir noktadan sonra daha ileri gitmekten vazgeçip durmuş gözüküyor. Hrant Dink cinayetiyle ilgili davanın dosyası tamamlandı ve ilk duruşma dört ay önce yapıldı. Davanın ikinci duruşması bugün yapılıyor. Peki ne bulundu bugüne kadar? Birkaç çocuktan başka? Başka bir şey bulunamadı. Davanın şu anda 8'i tutuklu, 19 sanığı var. Büyük Birlik Partisi'nden birkaç kişi dışında, sanıkların çoğu çocuk yaşta gençler. Hepsi de Trabzon'un Pelitli beldesinden yoksul ailelerin geçmişte suça bulaşmış işsiz güçsüz çocukları. Siyasi olarak Büyük Birlik Partisi'ne ve onun Alperenler Ocağı'na yakınlar. Mesela davanın bir numaralı sanığı Erhan Tuncel, Alperenler Ocağı'nda başkanlık yapmış. Davanın iki numaralı sanığı Yasin Hayal ocağın çaycılığını yapmış. Ve bir ara da ocakta kalmış. Ayrıca sanıklar arasında Büyük Birlik Partisi'nin merkez yürütme kurulu üyesi düzeyinde birkaç kişi var. Hem polise çalışan hem de cinayeti düzenleyen muhbirin arkasında kimlerin olduğu anlaşıldı mı? Davanın bir numaralı sanığı azmettirici 'büyük abi' Erhan Tuncel'i söylüyorsunuz. Hayır, onun ötesine gidilemedi. Bakın... Polisin ve jandarmanın iki görevi vardır. Birincisi, suçu önleyecek ve insanların mal ve can güvenliğini koruyacak. İkincisi, suç işlendiğinde suçu ve suçluyu ortaya çıkaracak. Hrant'ın cinayet dosyasına bakıyorsunuz, kolluk görevini yapmamış. Suçu önlememiş mi? Suçu önlememiş. Çünkü Hrant'ın öldürüleceğini önceden Emniyet de biliyor, jandarma da biliyor. Davanın iki numaralı sanığı Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun İğici, Trabzon'da Jandarma istihbaratçılarına Hrant'ın öldürüleceğini bildiriyor. Zaten Pelitli, jandarma bölgesinde küçücük bir belde. Bütün hayat beldenin merkezinde geçiyor. Jandarma da orada, gençlerin mesajlaştıkları, birbirlerine silah gösterdikleri internet kafeler de orada. Zaten sanıkların hepsinin jandarmayla çok samimi ilişkisi var. Cinayeti azmettiren Erhan Tuncel ise Trabzon Emniyeti'nde kadrolu yardımcı istihbarat elemanı olarak çalışıyor. Polise cinayetin işleneceğini bildiriyor. Peki önceden verilen bu raporlara rağmen neden cinayetin önlenemediği ortaya çıktı mı? Niye önlenemediğini şuradan anlayın... Trabzon Emniyeti, cinayetin işleneceğini İstanbul Emniyeti'ne yazıyla bildiriyor. 'Yasin Hayal İstanbul'a gelecek, Hrant Dink'i öldürecek. Ümraniye'de abisinin çalıştığı fırında kalacak. Yasin bunu yapabilecek biri. Daha önce McDonald's'ı bombalayacağını söyledi ve yaptı' diye yazı gönderiyor. Hatta Trabzon İstihbarat Şube Müdürü yazıyla da yetinmeyip, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü'nü telefonla arıyor. Ama hiçbir önlem alınmıyor. 'Fırın bulunamadı' diye uyduruk bir zabıt tutuluyor. Cinayetten sonra müfettişler gittiler, o fırını ve Yasin Hayal'in abisinin kayıtlarını buldular. Yasin Hayal'in Hrant Dink'i öldüreceği hem yazıyla hem telefonla bildirilmiş. Buna rağmen neden Hayal'in izlenmediği ve girişiminin önlenmediği aydınlatıldı mı? Aydınlatılmadı. Cinayetin işleneceği İstanbul'a 17 Şubat 2006'da bildirilmiş. Bir yıl sonra, 19 Ocak 2007'de Hrant öldürüldü. Ardından İstanbul'da cumhuriyet savcıları cinayet soruşturması başlattı. Savcılar bir süre sonra şunu fark ettiler. Meğer davanın bir ve iki numaralı sanıkları olan Erhan Tuncel'in 2006'dan itibaren, Yasin Hayal'in de 2005 Aralık'ından itibaren telefonları Trabzon Emniyeti tarafından, üstelik cinayet tarihine kadar dinlenmiş. Ama, dinlendikleri savcılara söylenmemiş. Ayrıca bu kişilerin fiziken izlendikleri de savcılardan gizlenmiş. Savcılar, Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nden dinleme kayıtlarını istediler ama kayıtlar eksik gönderildi. Aranan ve arayan telefonların numaraları, arama tarih ve saatleri gönderilmedi. Sadece ses kayıtları geldi. Bu sesler kime ait belli değil. Cinayeti soruşturan savcılar devletin güvenlik birimlerinden bilgi alamıyorlar mı? Savcılar bilgilere ulaşamıyor. Savcılardan bilgi saklanıyor, deliller gizleniyor. Delil gizleme çok önemli bir suç. Delilleri kim gizliyor? Mesela verdiğim örneklerde bazı Trabzon Emniyet görevlileri gizliyor. Soruşturmayı yürüten savcılar, Telekomünikasyon Başkanlığı'na başvurunca şunu da öğrendiler mesela. Meğer Trabzon Emniyeti, davanın çok önemli tutuklu sanıklarından biri olan ve cinayeti önceden bilen Alperenler Ocağı'nın eski Trabzon başkanlarından Mustafa Öztürk'ü de dinlemiş ve fiziken takip etmiş. Bu kişinin bir BBP'liye telefonda, 'Bu işi onlara verdik. Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar' dediği iddia ediliyor dosyada. Bütün bunlar, Trabzon Emniyeti'nde yapılan soruşturmayla ortaya çıktı. Takiplerde ne öğrenildiğini bilmiyoruz. Bu bilgiler savcılara verilmiyor. Bir şeyler gizleniyor. Belki ilişkiler gizleniyor. Cinayet sanıkları tutuklandıktan sonra da savcıya ifadeler verdiler. Bu ifadelerinde yeni bilgiler var mıydı? Tabii. Kurgulanan ilk senaryodan farklı şeyler ortaya çıktı. Önce 18 yaşından küçük olan tetikçi (O.S.) yakalandı. Bu iş onunla kapatılacakken, ifadesinde, kendisine bu görevi vereni ve silahı sağlayanın Yasin Hayal olduğunu açıkladı. Yasin Hayal ise bir adım daha öteye gitti, O.S.'den önce kendisinin de Hrant Dink'i öldürmesi için görevlendirildiğini, Erhan Tuncel'in kendisine bunun için para ve silah verdiğini açıkladı. Hayal daha sonra cezaevine savcıları çağırdı, yeni ifadeler de verdi. Ardından savcılara mektuplar gönderdi. Savcılara ne dedi? 'Sayın savcılar sitemkârım' diye başlıyor mektuba. 'Erhan Tuncel bizi azmettirdi. Bizi Emniyet'ten bir grup yönlendirdi. Devlet bizi kullandı. Bana idam istiyorsunuz. Ben devlete bilgi verdim. Biz devlet için bu işi yaptık. Biz niye içerideyiz? Oysa Erhan Tuncel, bana sürekli korkmayın devlet arkanızda demişti. Bizi kullandılar' diyor. Yine bir başka tutuklu sanık olan Erhan Tuncel'in ev arkadaşı da savcılara mektup gönderdi. O da lafı Emniyet ve jandarmanın işin içinde olduğuna getiriyordu. Bu davanın sanıkları devlet adına hareket ettiklerini düşünüyorlar. Devletin bu şaibeden kurtulması, kendini temize çıkarması lazım. Devlet, Hırant Dink cinayetini aydınlatmak zorunda.Yargılananların hepsi ifadelerinde devleti işaret ediyorlar. Mesela Yasin Hayal, 'Cezaevinden çıktım ve Trabzon Terörle Mücadele'ye nezaket ziyaretine gittim' diyor. Anlamadım. Niye polise gitmiş? Nezaket ziyaretine gitmiş. O sırada Yasin Hayal kim? Bombalama sanığı. 'İkinci gidişimde, Terörle Mücadele Şube Müdürü bana, 'Bu bayrak düştü. Ya Yasin kaldıracak, ya Erhan kaldıracak. Bu görev sizin' dedi. Aynı müdür Yasin'in babasına da benzer şeyleri söylemiş. Baba da ifadesinde, 'Korkma Yasin bundan sonra daha iyi yaşayacak. Kısa süre sonra inşallah çıkar, biz de raporlarımızı ona göre düzenleriz. Kendisi de kurtulur. Yasin gibiler bu bayrağı kaldıracak' demiş ve cep telefonundaki Muhsin Yazıcıoğlu'nun resmini göstermiş. Erhan Tuncel de bu söylenenleri, 'Evet böyle dendi' diye doğruluyor. Dosyada bunlar var. Cinayetten önce verilen istihbarat raporlarına rağmen önlem almayan görevlilere ne oldu? Hrant Dink'in öldürüleceğini bütün Pelitli 2005 yılının sonundan itibaren biliyor. Kahvelerde, internet kafelerde bu konuşuluyor. Bütün mahalleli biliyor. İlkokul çocukları bile biliyor. Emniyet ve jandarma istihbarat biliyor. Ama hiçbir önlem alınmıyor . Mesela Yasin Hayal, McDonald's bombalamasıyla ilgili 11 ay yattıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere 2005 sonunda cezaevinden çıkıyor. Cezaevinde koyu bir Ermeni düşmanı olmuş. Önce Hrant'ı kendisi vurmayı düşünüyor. Sonra izlendiğini öğreniyor, vazgeçiyor. Zeynel Abidin Yavuz diye gene tutuklu bir sanık var. Onu görevlendiriyor. Onunla ilgi bilgi de Emniyet'e gidiyor. Ondan da vazgeçiyorlar. Herhalde yaşının küçüklüğü göz önüne alınarak sonunda İstanbul'a Hrant'ı vuranı gönderiyorlar. Zaten sanıkların hemen hepsi telefonlarının dinlendiğini biliyor. Bunlara, telefonlarının dinlendiği bir şekilde bildiriliyor. Bir polisin ifadesinde bu da var. Hrant Dink'in öldürüleceğini bilmelerine rağmen önlem almayan görevlilere ne oldu peki? Biri Emniyet, ikisi jandarma, sadece üç istihbarat görevlisi hakkında soruşturma izni çıktı. Haklarında dava açılacak mı belli değil. Bakın... Cinayetten sonra Trabzon Emniyet Müdürü değişti. Yeni Emniyet Müdürü, Hrant'ın öldürüleceğini İstanbul'a hem yazı, hem telefonla bildiren İstihbarat Şube Müdürü'nü görevden aldı. Sizce bu cinayet soruşturmasının nasıl yapılması gerekiyordu? Sırf bu işle ilgilenecek özel savcılar görevlendirilmeliydi. Bugün cumhuriyet savcıları önemli işler yapıyorlar ama onların başka işleri, davaları da var. En önemlisi deliller karartılmamalıydı, gizlenmemeliydi, kaybolmamalıydı. Devletin kolluk güçleri savcılara yardımcı olmalıydı. Bütün deliller ortaya çıkarılmalıydı. Jandarmanın Hrant'ın öldürüleceğiyle ilgili, Yasin Hayal'in İstanbul'da cinayet hazırlıklarıyla ilgili o kadar çok bilgisi var ki... Hrant"ın eviyle işyeri arasında keşif yapmışlar, krokiler çıkarmışlar, Jandarma bunu raporuna yazmış. Cinayetle ilgili bu kadar çok bilgisi var ama Trabzon Jandarma İl Komutanı, cinayetten sonra yapılan soruşturmada, 'Ben kayıtları inceledim. Bize gelen bir bilgi yok" diyor. Aslında... Evet... Cinayetten sonra bütün görevlilere el çektirilmeliydi ve bütün bilgilere, kayıtlara el konulmalıydı. Çünkü deliller yok edildi. Şimdi biz bu delilleri ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bakın... Bu davanın bir numaralı sanığı Erhan Tuncel, cinayet işlendikten hemen sonra Trabzon Terörle Mücadele'ye çağırılıyor ve 14 saat tutuluyor. Cep telefonu inceleniyor. O sırada Tuncel artık istihbarat elemanı değil. Görevine çok önce son verilmiş. Kendisine diğer sanıkların ifadeleri gösteriliyor ve serbest bırakılıyor. Tuncel'le cinayetten hemen sonra 14 saat ne görüşüldü, bilinmiyor. Bununla ilgili hiçbir kayıt yok. Kendisine Yasin Hayal'in ifadesi niye gösteriliyor? Hrant Dink'in cinayetiyle ilgili bütün sanıkların ortaya çıktığından emin misiniz? Hayır. Dünya kadar delil yok edildi, kayboldu. Çok önemli ipuçları yakalanamıyor. Cinayetin MOBESE kayıtlarından sanıkların takip kayıtlarına kadar bir sürü şey kayboldu. Ama biz gene de ilişkiler nereye kadar gidiyor, bunun delillerini bulmaya çalışacağız. Delilleri gizlemekten ötürü yargılanan devlet görevlisi var mı? Henüz yok. Bunların mutlaka cinayet davasının içinde yargılanmaları gerekiyor. Bakın... Cinayet gününe ait kamera kayıtları çok önemli. Ama cinayetin aydınlatılmasında çok önemli olan Akbank'ın MOBESE kamerasının sabahla öğlen arasındaki kayıtları yok. Soruşturma gizli olduğu için biz kayıtların olmadığını belli bir aşamada öğrendik. Akbank kayıtları İstanbul Emniyeti'ne vermiş. Savcı kayıtları istedi ama kayıtlar ortada yok. Oysa bunlar çok önemli. İstanbul'u bilmeyen 17 yaşındaki çocuk belinde silah, cebinde mermilerle tek başına gelecek ve cinayet işleyecek. Biz bu cinayetin tek kişi tarafından işlenmediğini, birkaç kez gelinip krokiler çizildiğini, planlar yapıldığını düşünüyoruz. Bütün cinayetler böyle işlenir zaten. Bu ilişkileri görmek açısından kayıtlar çok önemli . Devlet isteseydi sizce bu cinayeti önleyebilir miydi? Elbette. Siyasi iktidar bu cinayetin önlenmesi için gerekli işlemleri yaptı mı sizce? O zamanki içişleri bakanının görevlerini eksiksiz yerine getirdiğine inanıyor musunuz? Hayır. Siyasi iktidar ilk başta gerçekten büyük bir hızla bu işin üzerine gitti ve tetikçi hemen yakalandı. Bu önemliydi. Siyasi iktidarın kararlılığı sayesinde tetikçinin en yakın çevresi de hemen yakalandı. Bu da önemliydi. Ama sonra siyasi iktidar durdu. Eğer siyasi iktidar irade gösterseydi, soruşturma yürürdü. Şu anda da geç kalınmış değil. Siyasi irade gerçekten kararlılık gösterse bu cinayet aydınlanır. Bu cinayet aydınlanırsa, Türkiye de aydınlanır. Cinayetin en önemli adamı olarak gözüken ve bir numaralı sanığı olan Erhan Tuncel'in polis muhbiri olması size ne düşündürüyor? Yasin Hayal'i McDonald's'ı bombalamaya da o göndermiş. Erhan Tuncel o sırada polis muhbiri değil. Bombalamadan sonra polis Erhan Tuncel'in evine geliyor ve Yasin'in kanlı pantolonunu buluyor. Erhan Tuncel'i bu suçun dışında tutmak kaydıyla onu muhbir yapıyor. Suç delili kanlı pantolon da gizleniyor. Suça bulaşmış bir adamı gizleyerek muhbir yapıyorlar. Yasin Hayal'e gelince... Bombalama davasından tutuksuz yargılanıyor hâlâ. Kendisini o dönemde 11 ay boyunca cezaevinde ziyarete gelenler gizleniyor. Ve, cezaevinden çıktıktan sonra keser sapıyla bir rahibi 40 gün komada yatacak kadar dövüyor. Bu dava sürüyor mu? Açılmıyor ki. Olay soruşturulmuyor. Oysa herkes bu olayı biliyor. Bakın... Erhan'ı polis muhbiri yapan istihbaratçı polis M.Z. cinayetten sonra Erhan'ı telefonla arıyor ve "Gebermişse gebermiş. Ben bunu sorgulamıyorum. Kim gitti gebertti, onu söyle..." diyor. Dinlendiği bilen Erhan da "bizimkiler değildir. Bizimkilerse, size getiririm" deyince, "Ulan oğlum getirmenin ne gereği var. Sadece bana kim olduğunu söyle" diyor. Erhan, "Yapanın eline,koluna sağlık deyince, M.Z. "Orası öyle...Ama hani yapan kaçmayacaktı. Bu kaçmış" diyor. Düşünün bu bir polis. Cinayetin planlandığını biliyor ama farkları sorguluyor. Erhan Tuncel, mahkemede, 'Ben Hrant Dink'in işyerinin önünde ensesinden vurulacağını bile bildirdim emniyete' dedi. O hem cinayeti planlıyor, hem bildiriyor hem de bu muhbirlik parası alıyor. O.S.'nin üzerinden bir telefon kartı çıktı. Bu kartla ilgili gerekli araştırmalar yapıldı mı? O da apayrı bir sorun. Otobüsteki bazı tanıkların ifadelerine göre cinayetten sonra Samsun'a kaçarken, yolda cep telefonuyla konuşmuş ama üzerinden ne telefon ne de kart çıktı. Sizce bu cinayetin üstü de birkaç kişi cezalandırılarak örtülecek mi? Geçmişte siyasi cinayetlerin çoğu faili meçhul kaldı. Son dönemde tetikçileri yakalama yöntemi seçildi. Bu tetikçiler 18 yaşın altında oluyorlar ve teslim ediliyorlar. Hrant Dink cinayetinin diğerlerinden farkı, sadece tetikçi değil yakın çevresi de ortaya çıktı. Ama asıl failler ortaya çıkmadı. Biz cinayetin üstünün örtülmemesi için elimizden geleni yapacağız. Eğer bu cinayetin de üstü örtülürse, Türkiye devletin ve toplumun içini oyan, kendisini çürüten bu çetelerden bir daha kurtulamaz. Bu dava Türkiye'nin çetelerden kurtulması için bir şanstır. Bu, siyasi iktidar için de bir şanstır. Eğer siyasi iktidar Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda samimiyse bu cinayetin aydınlatılması için irade göstermeli. Cinayetin üstüne başta hızlı giden hükümet niye sonra durdu? Bu dava nelere feda edildi bilmiyoruz. Sanki bir şeylere feda edildi gibi... Bu kadar yeter dendi ve cinayetin aydınlatılmasında bir yerde, bir noktada duruldu.

Hiç yorum yok: