Bugün içinde yaşadığımız toplumun sorunlarını anlayabilmek ve bu sorunların kökenlerini kavrayabilmek için yakın Türkiye tarihi okuması fikriyle yola çıktık.

Düşüncelerimizi ve eylemlerimizi şekillendiren hakim anlatıları sorgulamak istiyoruz. Bu anlatılar hakkında farkındalık kazanmak ve böylece kendimize yeni bir ifade alanı yaratmak için tartışıyoruz, okuyoruz ve biraradayız.

Bizler hem kendi coğrafyamızda hem de dünyada varolan adaletsizliklere karşı sorumluluk duyuyor ve yaşamlarımızı bu bilinçle şekillendirmeye çalışıyoruz. Bu çabamızı paylaşmak ve bizimle benzer kaygıları olan insanlarla birarada olmak istiyoruz.

25 Temmuz 2007 Çarşamba

Başka Açılar

Nükhet'ten:

Benzer fikirlere sahip olduğumuzu kabul ederek söze başlıyorum. Bizim fikirlerimize benzemeyen ama metodolojik olarak saygı duyacağımız çalışmaların da, içinde bulunduğumuz koşulları algılamakta faydalı olacağını düşünüyorum. Hatta bir adım daha atıp, metodolojiyi de bir kenara bırakıp, eleştirdiğimiz bakış açıları nasıl oluşuyor, nerelere referans veriliyor, eğer ödenen bir diyetse ne için ödeniyor, diye görmemiz, yakından tanımamız gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü eleştirilerimin hedefine, hissettiğim yabancılık duygusuna, yabancı kalmayı seçtiğim için, onunla iletişime geçmeyi reddettiğim ya da yediremediğim için, o eleştiriler bir gölge olarak kalıyor. Neyin gölgesi olduğunu ayırt edemiyorum.
O zamanlarda tartışmak, karşı olduğum şeyleri kelimelerle didik didik etmek ve asıl sorunu ortaya çıkarmak bir ihtiyaca dönüşüyor.
Bunu yapamadığımda oradan buradan duyduklarını tekrarlayan bir papağan olma yolunda ciddi adımlarla ilerlediğimi hissediyorum.
Buradan hareketle ufak bir araştırma yaptım. Bizim gibi düşünmeyen bazı kitaplar buldum. Bunlardan da bazı örnekleri okumanın faydalı olacağına inanıyorum... Sözünü ettiğim çalışmalar, kendi aralarındaki en iyi örnekler olmayabilir. Yazarları hakkında neredeyse hiçbir bilgim yok. Ancak bir başlangıç noktası olarak değerlendirebiliriz.

İşte bazı kitaplar:

ideefixe sayfalarına gitmek için kitap kapaklarına tıklayın

1 yorum:

Faruk Ahmet dedi ki...

Nükhet'in söylediği şeyleri, ve daha genel olarak da bunları ona söyleten hissiyatı çok iyi anlıyor ve önemsiyorum. Duyulduğunda çevremizce onaylanır şeyler olmaları, fikirlerimizi kendiliğinden kıymetli kılmaya, bizi de "papağan"lıktan kurtarmaya yetmiyor gerçekten. Lakin işin başka boyutları da var. Bilmem hatırlıyor musunuz, iki yıl kadar önce Murat Belge gibi birkaç ismin önderliğinde Bilgi Üniversitesi'nde toplanmaya çalışılan bir "Ermeni Konferansı" olmuştu; soykırım inkârcılarının çok şiddetli tepkisine yol açmış, soykırımı yadsıyan fikirlere -de- yer vermediği için "bilimsel olmamakla" vs suçlanmış, hatta bir mahkeme saçmasapan bir kararla, yetkilerini aşarak toplantıyı durdurma kararı almıştı (belli ki mahkemelerimiz, söz konusu Ermeniler -gerçi tek onlar değil- olunca bir karara varmak için yasalara filan ihtiyaç duymuyor). O zaman Murat Belge kısaca şöyle demişti:

"'Dünya savaşlarında Almanya'nın rolü'nü konuşmak, tartışmak istiyorsanız, 'Almanya zorla savaşa sürüklenmiştir' diyen birini özellikle çağırmazsınız. Çünkü bu bir vakit kaybıdır ve verimsiz bir uğraştır. Bu tür ak ve kara tavır alanlar normal olarak birbirini ikna etmez, böyle bir tartışmadan 'biraz öyle, biraz da böyleymiş' diye bir sonuç çıkmaz. Ermeni kıyımı üstüne bu tür bir tartışma zaten sürüyor bu ülkede. Her ağzını açtığında, öyle olmadığını bile bile, 'Sen diasporanın tezini savunuyorsun' diyen birileriyle, neyi tartışabilirim, hangi akademik ahlak ve adap içinde tartışabilirim?"

Nükhet'in linklerini gönderdiği kitapların yazarlarından biri hariç diğerleri hakkında malumatım var ve bu konuda biraz Murat Belge'nin bahsettiği konumda hissediyorum kendimi açıkçası. Yazarlardan tanıdıklarımı size de tanıtayım öncelikle:

İlk iki kitabın yazarı Bilal N. Şimşir, emekli bir büyükelçi ve tabir caizse yontulmamış bir odundur. Hrant Dink'in katledilmesi hakkında söyledikleri bile midenizi bulandırmaya kâfidir. (bkz. şu sayfa)

Üçüncü kitabın yazarı Yusuf Hallaçoğlu, halen Türk Tarih Kurumu başkanıdır ki kim olduğunu, neler söyleyip yaptığını yıllardır görüyoruz.

Tahir Tamer Kumkale'yi tanımıyorum. Fikir almak için kişisel web sayfasını ziyaret edebilirsiniz, ki giriş resmi bile bazı şeyler anlatacaktır size.

Son kitabın yazarı İsmet Bozdağ ise ünlü bir yakın devir tarihçisidir. Genel olarak Atatürk ve hayatı hakkındaki kitaplarıyla, araştırmalarıyla bilinir. Atatürk'ün bir "Avrasya Devleti" kurmak niyetinde olduğu gibi sansasyonel iddiaların sahibidir ama -her şeye rağmen- üsttekileri küçümsediğim kadar küçümseyemeyeceğim biridir diye biliyorum (çok da yakından tanımıyorum ama...).

Başta da dediğim gibi, Nükhet'in demek istediğini anlıyor ve ona katılıyorum ama "karşı taraftan" birinin fikirlerini okuyacaksak bile bunun "metodolojik olarak saygı duyabileceğimiz" biri olmasını yeğlemek gerek gibi geliyor bana. "Sağcı" ve/ya "İslamcı" cenahtan bir şeyler okumak istesek Ahmed Günbay Yıldız'dan "Yanık Buğdaylar" değil de, misal, Tarık Buğra'dan "Küçük Ağa" okumamızın daha isabetli bir seçim olacağı gibi.

Fazla mı uzattım?