Bugün içinde yaşadığımız toplumun sorunlarını anlayabilmek ve bu sorunların kökenlerini kavrayabilmek için yakın Türkiye tarihi okuması fikriyle yola çıktık.

Düşüncelerimizi ve eylemlerimizi şekillendiren hakim anlatıları sorgulamak istiyoruz. Bu anlatılar hakkında farkındalık kazanmak ve böylece kendimize yeni bir ifade alanı yaratmak için tartışıyoruz, okuyoruz ve biraradayız.

Bizler hem kendi coğrafyamızda hem de dünyada varolan adaletsizliklere karşı sorumluluk duyuyor ve yaşamlarımızı bu bilinçle şekillendirmeye çalışıyoruz. Bu çabamızı paylaşmak ve bizimle benzer kaygıları olan insanlarla birarada olmak istiyoruz.

15 Eylül 2007 Cumartesi

12 Eylül Haftasında...

Aziz Nesin’in 12 Ocak 1987’de Ankara’da yaptığı, Bilar Bilim Merkezi’nin açılış konuşmasından[1];

“Hepimiz korkuyoruz. Toplantılara gitmeye korkuyoruz, polis fotoğraflarımızı ve filmlerimizi çekip fişleyecek diye. Telefonumuz çalınca korkuyoruz, konuşmamız gizlice dinlenecek diye. Elektrik düğmesinden korkuyoruz, dinleme aygıtı olabilir diye. Kapımızın zili çalınca korkuyoruz, polis mi geldi diye. Postacının getirdiği resmi zarftan korkuyoruz, mahkemeye mi çağrılıyoruz diye. İşimize giderken korkuyoruz, işten atılacak mıyız diye. Arkadaşımızdan korkuyoruz, o da bizden korkup atik davranmak için ihbar mı edecek diye. Doğruyu söylemekten korkuyoruz, başımız derde girecek diye. Basın korkuyor, üniversite korkuyor, işçi korkuyor, aydınlar korkuyor. “

“Kuraldır: Korkutan, korkuttuğundan daha çok korkar. Bütün zorbalar korkaktır. Sermaye korkak olduğundan, yaşayabilmesi için korku üretmek zorundadır.”
[1] “İnşallah Kurt Değildir.” Gergedan, Ekim 1987, s.104

Hiç yorum yok: