Bugün içinde yaşadığımız toplumun sorunlarını anlayabilmek ve bu sorunların kökenlerini kavrayabilmek için yakın Türkiye tarihi okuması fikriyle yola çıktık.

Düşüncelerimizi ve eylemlerimizi şekillendiren hakim anlatıları sorgulamak istiyoruz. Bu anlatılar hakkında farkındalık kazanmak ve böylece kendimize yeni bir ifade alanı yaratmak için tartışıyoruz, okuyoruz ve biraradayız.

Bizler hem kendi coğrafyamızda hem de dünyada varolan adaletsizliklere karşı sorumluluk duyuyor ve yaşamlarımızı bu bilinçle şekillendirmeye çalışıyoruz. Bu çabamızı paylaşmak ve bizimle benzer kaygıları olan insanlarla birarada olmak istiyoruz.

2 Şubat 2008 Cumartesi

Anayasa LGBTT Komisyonu Basin Aciklamasi

OZGURLUK VE ESITLIK HERKES ICIN; ESCINSELLER HARIC…
Ozgurluk ve esitlik herkes icin olacaksa CINSEL YONELIM AYRIMCILIGI ortadan kaldirilmali ve temel insan haklarindan olan escinsel haklari taninmalidir. AKP, ozgurluk ve esitlik icin 22. yuzyili beklemelerini soyleyerek, escinsellerin temel insan haklarini gasp etmektedir.TBMM Anayasa Komisyonu Baskani AKP’li Burhan Kuzu’nun, anayasal esitlik ve ozgurluk taleplerini birbirine sart kosarak haklar hiyerarsisi dayatmasini escinsel orgutleri olarak kabul etmiyoruz!Hukumet once, “toplumun her kesimini kapsayan bir anayasa” yapacagini ilan etti. Ardindan, Anayasa onerisinin Meclis’e sunulmasi oncesinde, “toplumun tum kesiminden saglanacak katkilari” beklediklerini acikladi.Escinseller olarak bizler de hazirlanmakta olan ‘Sivil Anayasa’nin taraflarindan biri olacagimizdan Sivil Anayasa hazirlik surecini takip ettik. Uygulamada tarafi olacagimiz anayasanin escinsel realitesini taniyacak sekilde “esitlik” ilkesine “cinsel yonelim” ile “cinsiyet kimligi” ibarelerinin eklenmesini escinsel orgutleri olarak istedik.Cumhurbaskanligi, talebimizin kendilerine ulastigini bildirdigi halde, Basbakanlik ve Anayasa Komisyonu Baskanligi toplumsal bir katki olarak sundugumuz taleplerimizin kendilerine ulastigina dair bir geri bildirimde bulunmadi. AK Parti’nin ayrimci politikasi aydinlandiBugun TBMM Anayasa Komisyonu Baskani Burhan Kuzu’nun Milliyet gazetesinde yayimlanan “Escinseller de esitlik istiyor, verecek miyiz? Tabii ki vermeyecegiz!” aciklamasi Hukumetin escinsellerin taleplerini gormezden gelen ayrimci politikasini da dogruluyor. Hukumet, AB reformlari ve son donem ‘Sivil Anayasa’ tartismalari surecinde, escinsellere karsi, en azindan nefret soylemi uretip yaymiyor gorunuyordu. Bugun ise hukumet sozculerinin yaptiklari aciklamalar, simdiye kadar surdurulen sessizligin escinselleri inkârdan kaynaklandigini gostermis oluyor. Basbakan Recep Tayyip Erdogan’in, yine icinde bulundugumuz donemde yapmis oldugu, “Bati’dan ahlaksizlik aldik” aciklamasi da escinseller olarak kaygilarimizi iyice arttiriyor.Escinsellik suc olmadigi halde yillarca “suclu” muamelesi gorduk. Sirf cinsel yonelimimizden dolayi kadin ve erkek escinseller olarak temel insan haklarindan mahrum birakildik ve her turlu ayrimciliga maruz kaldik. Sirf escinsel oldugumuz icin ifade ve orgutlenme hurriyetlerimiz “genel ahlak” ablukasi ile kusatildi. Baskilandik, engellendik, dergilerimize, derneklerimize dava acildi, engellemeler ve davalarimiz halen suruyor.Sirf cinsel yonelim ve cinsiyet kimliklerimizden dolayi ise alinmiyor, calistigimiz islerden atiliyor, mesleklerimizden men ediliyoruz.Sirf escinsel oldugumuz icin egitim hakkimiz engelleniyor. Sirf escinsel oldugumuz icin yasam hakkimiz gasp ediliyor, siddete maruz kaliyoruz, olduruluyoruz. Escinsel oldurdukleri icin mahkemeler katillerimize ceza indirimi sunuyorlar.Cok merak ediyoruz: ‘Escinsel’ dendiginde Sayin Kuzu’nun kafasinda acaba ne canlaniyor ve hukumetin, cinsel yonelim ayrimciligini savunmasindan ve surdurmesinden ne gibi bir politik cikar bekliyor? Esitlik icin yuz yil beklemeyecegizEscinsellerin anayasal esitlik ve ozgurluk talepleri, onyargilara kurban edilecek fanteziler degildir. Escinsel kadinlar ve erkekler olarak yasam hakki, calisma hakki, egitim, ifade ve orgutlenme haklarimizin ihlal edilmemesini ve yasal guvence altina alinmasini istiyoruz. Sirf cinsel yonelimimizden dolayi en temel insan haklarindan mahrum birakilmayi kabul etmeyecek ve esitlik icin 22. yuzyili beklemeyecegiz.Anayasa LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksuel, Travesti, Transekuel) Komisyonu olarak, Turkiye Cumhuriyeti' nin anayasasinin tum vatandaslarinin insan haklarini koruyan ve tum ayrimciliklari onleyen maddeleri icerecek sekilde duzenlenmesini onemsedigimizi ve talep ettigimizi bir kez daha hatirlatiriz. Sivil Anayasa’da, “esitlik”i duzenleyen maddeye, “cinsiyet”in ardindan “cinsel yonelim” ve “cinsiyet kimligi” ibareleri eklenmelidir.
Anayasa LGBTT Komisyonu

28 Kasım 2007 Çarşamba

"Vazife ve Salahiyet"le Gelen Polis Şiddeti

Polisin yetkilerini artıran değişikliğin gündeme gelmesinden beri, 20'den fazla polis şiddeti vakası kamuoyunun gündemine geldi. Sonuç: İşkence, ölüm, yaralanma, ruhsal travma.

BİA Haber Merkezi - İstanbul

27 Kasım 2007, Salı

devamı...

Filistin, Hamas ve El Fetih Üzerine

Ömer Madra: Bugün, hazır Peres de burada iken ve parlamentoda konuşma yapacak iken, biraz Ortadoğu sorunundan Gazze Şeridi’nden bahsedelim.

Ahmet İnsel: Hem Mahmut Abbas hem de Peres buradalar.

ÖM: Evet. Yaser Arafat’ın ölüm yıldönümündeki gösteride son rakamlara göre 9 kişinin öldüğü söyleniyor, 100’den fazla da yaralı var.

devamı...

7 Kasım 2007 Çarşamba

Halaçoğlu, Yılmaz, Doğan: Ermeni Tehciri Meselesi

Yusuf Halaçoğlu (Türk Tarih Kurumu başkanı) ile Levent Yılmaz (Bilgi Üniversitesi) eylül başından beri Radikal'deki Yorum sayfasında Ermeni Tehciri üzerine tartışıyorlar; şimdilik son yazı da bugün Halaçoğlu'nca yayınlandı. Bu kadar uzun zaman aralıklarıyla bölünmüş ve gazete sayfası sınırlarına sığdırılmış yazılarla sürdürülen bir tartışma elbette çok tatmin edici olamıyor, cevaplarını hemen alamadığınız sorular asılı kalıyor kafanızda ama yine de, özellikle genel olarak daha bir fikrini paylaştığınız kişilerin de (tarihçi olsalar da) nasıl hatalar yapabileceğini görmek açısından yararlı bir tartışma oluyor sanırım. Avukat Erdal Doğan da Halaçoğlu'nu tenkit edenleri tutarlılık açısından sınayan bir yazı yazmış, Halaçoğlu da cevap neşretmişti. Kolay ayırt edilebilmesi için farklı renklerle mimledim bu yazışmaları; en aşağıda ise doğrudan bu tartışmaya dahil olmasa da yine Levent Yılmaz'ın Tehcir'e dair yazdığı daha eski tarihli iki metin var.

Keşke Boston'da araştırmaya açık olmayan Taşnak arşivlerini de araştırmamız mümkün olsa. Herhalde tarihçi olarak çok şey öğreniriz. Yoksa bir belgeyle, bundan 90 sene önce olmuş bir olayı, gözlerimizle görmüş, yaşanmış gibi kabul etmemiz bilim adamlığıyla bağdaşmaz
LY - 17 Ekim - Belge zehirli bir meyvedir link
Radikal'in yorum sayfalarındaki tartışma sürüyor. Tarihçi Levent Yılmaz, Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu'nun 'açık yanıtı'na yanıt veriyor: 1915 ve sonrasında yaşananlar vahimdir; ama daha da vahimi tarihçiliği bu yaşananları meşru kılma ve haklı gösterme adına kullanmaktır
YH - 28 Eylül - Levent Yılmaz'a açık cevap 2: Lozan'da mülklerin iadesi konusu link
Lozan Andlaşması'nın 64. maddesi 'malları iade edilecek kimseler' arasında özel olarak Ermenileri saymaz. Bu durum Ermenilerin birlikte hareket ettikleri müttefik devletlerin de kabulü sonucu ortaya çıktı. 'Milli yetki'yle ortadan kaldırılan mülkiyet haklarının kendiliğinden yeniden tesisi mümkün değil
YH - 27 Eylül - Levent Yılmaz'a açık cevap 1: Korkusuzca tartışmak yararlı link
Türkiye'de 1915 olaylarının bir şekilde farklı düşünceler içinde olanlar tarafından korkusuzca tartışılmasında büyük yarar görüyorum. Bu nedenle sayın Levent Yılmaz'ın sorularını, Radikal okuyucularının da izlemesi açısından faydalı buluyorum
YH - 12 Eylül - "Tek ırkçı Halaçoğlu mu?" link
Tartışılan konuşmam nasıl aktarıldı: 'Bütün Kürtler Türktür, Alevi Kürtler de Ermenidir.' El insaf! Açıklamalarıma, çoğu gazetelerde asıl konuşmamın deşifre edilmiş metinlerinin yayımlanmasına rağmen, çoğu kişiler ısrarla gazetelerde ilk çıkan şekliyle beni ırkçı olarak nitelendirmeye devam ettiler. O zaman akla şu gelmektedir: Gerçekten ırkçı kim?
YH - 08 Eylül - Neo-ittihatçı suçlaması haksızlık link
TTK Başkanı Halaçoğlu: 'İttihatçı tez: Kürtlerin Türkmenliği' ve 'Alevi Kürtlerin Ermeniliği' yazılarına cevaptır. Sayın Dündar'ın iddiaları tutarsız. Özellikle bizi 'neo-ittihatçı' olarak nitelendirmesi büyük haksızlık. Yaptığımız çalışmalar bir yere varmak için değil, nerelere varabileceğimiz üzerine odaklıdır
ED - 06 Eylül - Tek ırkçı Halaçoğlu mu? link
Neden Ermeni olmayasınız ki? Bunu hakaret ve aşağılama olarak gören veya olabilme ihtimalini dahi toptan reddedenlerin, ırkçı olarak tanımladıkları TTK Başkanı Yusuf Halaçoğlu'ndan ne farkları vardır ki? Hani hepiniz Hrant ve Ermeni idiniz?
LY - 01 Eylül - Yusuf Halaçoğlu'na açık mektup link
Ölümden zor 'dönen' kişilerin listesini, meşakkatli araştırmalarla elde etmiş olmalısınız; araştırmayı 'niye' yaptınız diye sormayacağım, ama yetkin araştırmacılığınızdan ben ve benim gibi belge fakiri tarihçiler de faydalanmak isteriz. Aşağıdaki sorulara 'belge'lerle yanıt vermenizi isteyebilir miyiz?
LY - 31 Ocak - Akıl Tutulması 2 : Ermeni Tehciri ve uluslararası hukuki durum link
Paul Ricoeur'ün dediği gibi, bir yanda fazla hatıra, bir yanda fazla unutuş varsa, 'doğru bir hatırlama siyaseti icat etmenin de vakti gelmiştir.' 1915'te meydana gelen 'facia'nın ismi, hukuksal durumu ne olursa olsun, 'gerçek' tüm ağırlığıyla ortada
LY - 30 Ocak - Akıl Tutulması 1 link
Fransız parlamentosu, 'Ermeni soykırımını inkâr' yasasını kabul ettiğinde, Türk basını parlamentoların tarih yazmaması gerektiğini haykırdı. Haklılardı: Tek sorun Türkiye'de 301 ve 305 gibi maddelerle bizim parlamentomuzun zaten 'tarih yazmış' oluşuydu

devamı...

6 Kasım 2007 Salı

Barış artık tesadüfidir

H. Gökhan Özgün
Radikal, 02/11/2007

Başbakanımız kurduğu siyaset tahterevallisinden bir türlü inmiyor. Bir o köşede. Bir bu köşede. Elinde ateşten binbir sopa. Çeviriyor da çeviriyor. Birinden birini elinden kaçırırsa. Olsun. Ne olacaksa olsun. İnceldiği yerden kopsun. Ateş jonglörün elini bir sıyırır, sonra yere düşer, düştüğü yeri yakar. Sanki bu oyunda elinden ateşi düşürse de, Başbakan kazanacak. Elinden ateşi düşürmese de, Başbakan kazanacak. Çünkü bu toprak ateş seviyor. Bu millet de cambaz seviyor.

devamı...

19 Ekim 2007 Cuma

Kuzey Irak'a Sınır Ötesi Operasyon Ne Demek?

Ahmet İnsel'in Kuzey Irak'a yapılacak muhtemel bir operasyon üzerine düşünceleri;
(Açık Gazete Programı 9/10/2007)

Ömer Madra: Bu sabah gazetelere bakıldığı zaman ya da televizyon kanallarına baktığımız zaman son derece karanlık tablolarla karşı karşıyayız. Üzülmenin ötesinde, sağduyulu bir şekilde yapılması gerekenlerin tartışılması gerekirken, herkes müthiş bir linguistik yaklaşım içinde. Hatta bazı gazeteler logolarını karartmışlar.

AH: Çözüme dair giden rasyonel yolun tıkaması ihtimalini de getiren bir söylem şekli.

devamı...

4 Ekim 2007 Perşembe

'Ermenileri fişleyin'

'Ermenileri fişleyin'
Radikal, 12 Eylül yönetiminin belgesine ulaştı: Ermenileri tespit ve takip edin...

TARIK IŞIK
Fişleme belgesi 8 Eylül 1982 tarihini taşıyor.

ANKARA - "İlçemiz dahilinde ve hatta ilçemize bağlı köylerinde Ermeni ve Ermeni vatandaşların bulunmadığı, yaptığım dahili ve harici gizli soruşturmamdan anlaşılmış olup, işbu rapor ileride tahkikata esas olmak üzere tanzimle tarafımdan imza ederim." Bu satırlardaki 'Ermeni' ifadesi 'Yahudi' olarak değiştirilse Hitler Almanyası'nda Holokost öncesi yapılmış bir istihbarat çalışması sanılabilirdi. Ancak Hitler Almanyası'nda değil, 25 yıl önce Türkiye'de, hem de vatandaşlık bağı ile ülkeye bağlı vergi veren, askerlik yapan Ermeniler için yapıldı. Yıl 1982... Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in liderliğinde gerçekleştirilen darbenin üzerinden iki yıl geçmiş. Parlamento ve hükümet feshedilmiş. Tüm yurtta sıkıyönetim uygulanıyor. Hapishaneler tıklım tıklım dolu. Resmi olmayan rakamlara göre 650 bin kişi gözaltına alınırken, 1 milyon 683 bin kişi de fişlenmiş. İşte tam bu dönemde Sıkıyönetim Komutanlığı aracılığı ile Emniyet Teşkilatı'na iletilen bir emir insanın kanını donduracak nitelikte. 'Ermeni asıllı vatandaşların tespit edilerek, gözaltında kontrol edilmesi' isteniyor. Radikal'in ele geçirdiği 8 Eylül 1982 tarihli belgeye göre il sıkıyönetim komutanlıkları aracılığı ile Emniyet Teşkilatı'na 'sorumluluk bölgesinde Ermeni asıllı (Ermeni) şahısların bulunup bulunmadığının tespiti ve tespit edildiği an gözaltında kontrol edilmesi için gerekli tahkikatın yapılması' emrediliyor.

devamı...

1 Ekim 2007 Pazartesi

Hrant davasında savcılardan deliller saklanıyor

Fethiye Çetin'le bu röportajı Neşe Düzel yapmış, röportaj 1 Ekim tarihinde Radikal'de yayınlandı. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=234428

Hrant davasında savcılardan deliller saklanıyor

· Savcılar bilgilere ulaşamıyorlar. Delil gizleme çok önemli bir suçtur. Cinayetten sonra bütün görevlilere el çektirilmeliydi. Tüm kayıtlara, bilgilere el konulmalıydı. Zira deliller yok edildi
· Azmettirici Erhan Tuncel cinayetin ardından Trabzon Terörle Mücadele'ye çağırılıyor. 14 saat tutuluyor ve bırakılıyor. Telefonu inceleniyor. Polis, Tuncel'le 14 saat ne konuştu? Kaydı yok
· Siyasi irade kararlı olsa bu cinayet aydınlanır. Bu cinayet aydınlanırsa, Türkiye de aydınlanır. Çeteler ortaya çıkar. İşin üstüne başta hızla giden siyasi iktidar sonra geldi bir noktada durdu

devamı...

30 Eylül 2007 Pazar

Hrant Dink'i duruşmasından önce düşünürken...

Yarın Hrant Dink'in duruşması var. Yine onu düşünürken ölümünden sonra okuduğum ve en çok etkilendiğim bir yazıyı buraya koymak istedim.


Suya sabuna dokunmamak
Ayça Şen

Hrant Dink'i kaybettiğimiz gün tesadüfen Ankara'dan en son Ermeni Konferansı için gelen annemin arkadaşı Ülkü teyze gelmiş, İnsan Hakları Vakfı'nın işkenceye karşı başlatacakları yeni kampanyaları için çalışmalarını anlatıyordu. Öğlenine Hrant Dink'i kaybettiğimiz acı haberi geldi, Ülkü teyze akşama Ankara'ya dönme planını erteledi. Allak bullak olmuştu. Muhtemelen bu kampanya için onunla da görüşecekti çünkü Hrant Dink de bütün insanlığın haklarını savunanlardandı. Çalıştığım radyo Ntv binasında; oraya gittim; herkes sus pus olmuştu. Bütün binada sadece haber spikerinin sesi çınlıyordu. Ebru'nun (Çapa) yüzü gülmüyordu, gözşeri şişti. Bütün ağır başlı, neşeli, celalli, çeşitli enteller kıpkırmızı olmuş televizyona bakıyorlardı. Ama çıt çıkmıyordu. Hepsi bir şekilde şahsen tanıyorlardı Dink'i. Olmadığını hissettiğin andı. Olsan n'olur, olmasan n'olurdu. Pek çoğu bunu hissediyordu besbelli. İş işten geçmişti. Suçlular gene aynı suçlulardı; aynı sahneler yıllarca hep aynı şekilde, benzer faillerce yapılmıştı. Delikanlılıkları delikızlıkları o dönemlere gelen savaşçılar artık yılmış, konuşmaya halleri kalmamıştı. Bir tek televizyonun sesi vardı. Tıpkı büyük depremde olduğu gibi. Hepimiz 2007 depremine bakıyorduk. Bu kez ölen bir tek kişiydi. Aynı akşam annemin bir başka sol duyulu arkadaşı bize geldi. Korktum. Hrant Dink'le ilgili beni ve benim gibi cahilleri sorguya çekecek diye korktum. Ama bu gece ılımlıydı. Onu Helsinki İnsan Hakları Derneği'nde tanımış. Son derece ciddi bir ifade ile "çok zarif bir adamdı" dedi. Bütün hafta evde Hrant Dink ismi anıldı. Memo da onun ismini andı. Televizyonda, gazetelerin altında yatarken onu gördü, biz de saklamadık, bazı gerçeklikler vardır, saklamak suçtur çünkü; ara ara dizlerine vuran annemi görüp "Hrant Dink'i kötü adamlar mı öldürdü" deyip durdu. "Cehalet öldürdü" dedi annem. "O ne demek" dedi. Dönüp beni gösterecekler diye çok korktum. Çok fena üstüme alınmıştım. Sanki bu cinayette parmağım varmış gibi bir histi bu. Hrant Dink'le, Ermeni meselesiyle ilgili bilgilerim kulaktan dolmadan ibaretti. Herkes utanç duydu bu hafta. Memleket utanıyordu. Benim utancım Milli bir utanç değil de, bütün bu olup bitenler başka bir yerde yaşanıyormuş gibi şimdiye kadar yaşadığım hayattaydı. Bu da hepsinden beter bir histi. Dün gece Memo ateşlendi. 39'a çıktı. Benim yazı işi gecikti. Bu sabah kahvaltı masasında oturmuş sessizce yazımı yazmaya başlayacakken annem "Hrant Dink'le ilgili mi yazıyorsun" dedi. "Ben ne anlarım abi" dedim. "Memo hastalandı, bir de vergi iade zarfları işkencesinden bahsetmeyi düşünüyorum" dedim, son derece küçümser bir ifade ile "suya sabuna bu kadar dokunmamak, pisliktir evladım" dedi. Bu kadar. Diyecek lafım yok. Utanıyorum. Bir de bu sabah Memo iştahsız olduğu için "anne hatırı, baba hatırı" diyerek iki lokma fazla yedi. Cenazeyle aynı güne denk geldiği için televizyondan duyup "bunu da Hrant Dink'in hatırı için yiyorum" deyip anlatılamayacak tüy dikelmelerine sebep oldu. Hepimizin başı sağolsun. Çocuklarımız bilinçli olsun. Benim gibi, bu yazıyı üstüne alınanlar gibi veya Trabzon'da şu anda çocukları için yanan ana babalar gibi olmasın. Bundan sonra bütün gazeteleri okuyacağım. Bundan sonra bissürü kitap okuyacağım. Bundan sonra acıdan korunmak için bilgiden kaçmayacağım. Çünkü insan böyleyken çok daha geniş çaplı üzüntü yaşıyormuş. Harbiden yaşıyormuş.

16 Eylül 2007 Pazar

İsmail Türüt ve Türk Ceza Kanunu

İsmail Türüt Der Ki...

Plan yapmayın plan gitmez Karadeniz’de / Kahpelik yalan dolan tutmaz Karadeniz’de / Ne Conisi ne Rusu pusu kurmasın pusu / Bölücülük borusu da ötmez Karadeniz’de / Bırakın çan çalmayı Ermenici olmayı/ Millet böyle dolmayı yutmaz Karadeniz’de / Ogün böyle desinler bugün böyle desinler / Fatihalar Yasinler bitmez Karadeniz’de / Şerefini şanını ortaya koy canını / Hiçkimse vatanını satmaz Karadeniz’de / Vatan satsa bir kişi anında biter işi / Türk ve İslam güneşi batmaz Karadeniz’de / Bizde varken bu duruş emiceniz olsa Bush / Alayınız beş kuruş etmez Karadeniz’de / Anladık var gocunuz belli kuyruk acınız / Kargaşaya gücünüz yetmez Karadeniz’de.

Türk Ceza Kanunu Der Ki...

Madde 216 -
(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(765 sayılı TCK. m. 312/2-3, 175)